Yargıtay:Temizlik İşi Yapan Taşeron İşçilerle İlgili Önemli Karar
Kamuda başta hasteneler olmak üzere temizlik işlerinde binlerce taşeron işçi çalışıyor. Söz konusu işçilerin kıdem, ihbar ve izin alacakları konusunda sık sık tartışma yaşanıyor. İşte Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, temizlik işi yapan taşeron işçilerle ilgili emsal niteliğinde bir karar verdi. İşte kararın ayrıntıları:
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalılar vekilleri istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
YARGITAY KARARI
A) Davacı İsteminin Özeti: Davacı vekili, müvekkilinin temizlik elemanı olarak çalıştığını ve emekli olarak işten ayrıldığını, asgari ücret üzerinden maaşının ödendiğini davacının hastanede haftanın 6 günü 07.00 -16:00/ 18:00 saatleri arasında çalıştığını ve fazla çalışma ücretine hak kazandığını, bayram tatillerinde de çalıştığını, yıllık izinlerinin hiç kullanmadığını, davacı ile birden fazla üst üste belirli süreli iş sözleşmesinin başlangıçtan itibaren belirsiz süreli sözleşmeye dönüştüğünü davacının kıdem tazminatına hak kazandığını; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 1.000.00 TL kıdem tazminatına işten çıkış tarihi olan 29/01/2015 tarihinden itibaren mevduata uygulanan en yüksek banka faizi ile, 100.00 TL yıllık ücretli izin alacağına yasal faiz ile, 100.00 TL fazla çalışma ücretine en yüksek banka faizi ile, 100.00 TL ulusal bayram ve genel tatil ücretine en yüksek banka faizi ile hükmedilmesini, yargılama giderleri vekalet ücretinin davalılardan tahsilini talep etmiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti: Davalı Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu vekili; belirsiz alacak davası açılmayacağı ve hukuki yarar yokluğundan davanın reddi gerektiği, davanın açıldığını, tarihten 5 yıl önce muaccel hale gelen ücret alacaklarının zaman aşımına uğradığını, davacının 01/01/2005 tarihinden 29/01/2015 tarihine kadar değişik şirketlerde temizlik işçisi olarak … Üniversitesi … Eğitim ve Araştırma Hastanesinde çalıştığını, 29/01/2015 tarihinde emeklilik dilekçesiyle iş sözleşmesinin sona erdirdiğini, ihbar ve kıdem tazminatına ilişkin giderlerin sözleşme ve genel giderleri içinde firmaya ödendiğinden idarenin sorumluluğunun bulunmadığını, asıl işveren konumunda olmadıkları ve sorumluluğun müteahhitlere ait bulunduğunu, asıl işverenin anılan firmalar olduğunu, savunarak davanın husumet ve esas yönünden reddine, karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … İnş. Ltd Şti. vekili; 6552 sayılı kanun ve ilgili yönetmelik çerçevesinde taşeron firma olan şirketlerin davacının talepleri konusunda sorumluluğu bulunmadığı, husumet itirazında bulundukları, davacının hiçbir haklı neden olmaksızın kendi isteği ile işi bıraktığını, ve kıdem tazminatı alacağının olmadığını, emekli olduğu konusunda şirkete sunulmuş herhangi bir evrak bulunmadığını, davacının yalnızca emeklilik günü dolması nedeniyle işten ayrılmak istediğine dair dilekçe verildiğini, şirketlerinin sorumluluğunun davacının şirketlerinde çalıştığı süre ile sınırlı olduğunu, haftanın 6 günü çalışıldığı iddiasının doğru olmadığını, haftalık çalışma süresinin 45 saati aşmadığını, davacının tüm haklarının eksiksiz ödendiğini ulusal bayram ve genel tatil günlerinde sürekli bir çalışmanın söz konusu olmadığını, çalışma söz konusu ile karşılığının ödendiğini, davacının şirkette çalıştğını bir yıllık sürede yıllık izin hakkını kullandığını, talep edilen alacaklarının zaman aşımına uğradığını, savunarak davanın husumet ve esastan reddini talep etmiştir.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti: Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. D) Temyiz: Kararı davalılar vekilleri ayrı ayrı temyiz etmiştir.
E) Gerekçe: 1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalı Şirketin tüm, davalı kurum vekili’nin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir. 2-Taraflar arasındaki temel uyuşmazlık, değişen alt işverenler arasındaki hukukî ilişkinin tespiti ve bunun işçinin işçilik haklarına etkileri konusunda toplanmaktadır. 4857 sayılı İş Kanununun 2 nci maddesinde, işveren bir iş sözleşmesine dayanarak işçi çalıştıran gerçek veya tüzel kişi ya da tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlar olarak açıklanmıştır. O halde asıl işveren alt işveren ilişkisinden söz edilebilmesi için öncelikle mal veya hizmetin üretildiği işyeri bulunan bir işverenin ve aynı işyerinde iş alan ikinci bir işverenin varlığı gerekir ki asıl işveren alt işveren ilişkisinden söz edilebilsin. Alt işverenin başlangıçta bir işyerinin olması şart değildir. Alt işveren, işveren sıfatını ilk defa asıl işverenden aldığı iş ve bu işin görüldüğü işyeri nedeniyle kazanmış olabilir. Asıl işverene ait işyerinde yürütülmekte olan mal veya hizmet üretimine ait yardımcı bir işin alt işverene bırakılması nedeniyle, alt işveren açısından bağımsız bir işyerinden söz edilip edilemeyeceği sorunu öncelikle çözümlenmelidir. Zira asıl işveren veya alt işverenin değişmesinin işyeri devri niteliğinde olup olmadığının tespiti için işyeri kavramının bu noktada açıklığa kavuşturulması gerekir. Soruna 2821 sayılı Sendikalar Kanunu açısından baktığımızda, asıl işin tabi bulunduğu iş kolunun yardımcı iş için de geçerli olduğunu söylemek gerekirse de 4857 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinin açık hükmü karşısında, işin alt işverene bırakıldığı durumların bundan ayrık tutulması gerekir. Gerçekten, 4857 sayılıYasanın 2/III maddesinde, “İşyeri, işyerine bağlı yerler, eklentiler ve araçlar ile oluşturulan iş organizasyonu kapsamında bir bütündür” şeklinde Sendikalar Kanunu ile örtüşen ana kurala yer verildiği halde, sonraki bentlerde asıl işveren alt işveren ilişkisi düzenlenmiş, bir anlamda yardımcı işin alt işverene bırakılması ile ayrık bir durum öngörülmüştür.
Daha sonra da, aynı yasanın 3 üncü maddesinde “Alt işveren, bu sıfatla mal veya hizmet üretimi için meydana getirdiği kendi işyeri için birinci fıkra hükmüne göre bildirim yapmakla yükümlüdür” şeklinde kurala yer verilerek sorun açık biçimde çözümlemiş ve alt işveren işyerinin asıl işverene ait işyerinden bağımsız olduğu ortaya konulmuştur. Belirtilen çözüm şekli alt işverenlik kurumunun niteliğine de uygun düşmektedir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 4857 sayılı Yasanın yürürlüğe girmesinden önce de alt işverenin işyerinin, asıl işverene ait işyerinden bağımsız olduğu sonucuna varmıştır (Yargıtay HGK. 6.6.2001 gün 2001/ 9-711 E, 2001/ 820 K).
İşyerinin tamamının veya bir bölümünün hukukî bir işleme dayalı olarak başka birine devri işyeri devri olarak tanımlanabilir. 4857 sayılı Kanunun 6 ncı maddesinde, işyerinin bir bütün olarak veya bir bölümünün hukukî bir işleme dayalı olarak başkasına devri halinde mevcut iş sözleşmelerinin devralana geçeceği düzenlenmiştir. Bu anlatıma göre, alt işverence asıl işverenden alınan iş kapsamında faaliyetini yürüttüğü işyerinin tamamen başka bir işverene devri 4857 sayılı İş Kanununun 6 ncı maddesi kapsamında işyeri devri niteliğindedir. Dairemizin kökleşmiş içtihatları da bu yöndedir (9. HD. 18.9.2008 gün 2006/26306 E, 2008/23980 K.). Süresi sona eren alt işverenle yeni ihaleyi alan alt işveren arasında açık biçimde işyeri devrini öngören bir sözleşme yapılması da imkân dahilindedir. Alt işverenin değişmesine rağmen yeni alt işveren nezdinde işyerinde çalışmaya devam edecek olan işçilerin belirlendiği hallerde, sözü edilen işçiler bakımından iş sözleşmelerinin devralan işveren geçtiği tartışmasızdır. Ancak yeni alt işverende çalışacak olan işçiler arasında gösterilmeyen ve süresi sona eren alt işveren tarafından başka bir işyerinde çalıştırılmak üzere bildirimde bulunulmayan işçilerin iş sözleşmelerinin devreden alt işveren tarafından feshedildiğini kabul etmek gerekir. Alt işverenin asıl işverenle akdettiği çalışma süresinin sonunda veya süresinden önce alt işverenin, ilişkinin sonlandırılması nedenine dayalı olarak tüm işçilerine başka işyeri göstererek işyerinden ayrılması, ardından işin asıl işveren tarafından başka bir alt işverene verilmesi örneğinde alt işverenler arasında hukukî bir ilişki bulunmamaktadır. Hukukî ilişki, alt işverenler ile asıl işveren arasında gerçekleştiğinden belirtilen durum alt işverenler arasında işyeri devri olarak değerlendirilemez.