TTB: Toplumsal Sağlığımız için 14 Mayıs’ta “Değişim”
Toplumsal Sağlığımız için 14 Mayıs’ta “Değişim” sloganı ile açıklamada bulunan TTB hükümeti eleştiridi.
TTB KHK ile meslekten atılan atılan memurların tekrar işe alınmasını istedi TSK’nın “kimyasal silah kullandığını” iddia eden ve 2 yıl 8 ay 15 gün hapis cezası alan Türk Tabipleri Birliği (TTB) Başkanı Şebnem Korur Fincancı: ” Bu seçim; özgürlüklerin, demokrasinin, barışın, haklarımızın yeniden tanınacağı koşulları sağlayıp sağlamama seçimidir. Bizi insan olmaktan çıkaran, düşmanlaştıran, ayıran, yoksullaştıran yaklaşımı ortadan kaldırmak hepimizin boynunun borcudur. Tüm canlıların haklarının korunacağı bir Türkiye’yi inşa etmek için bir arada olacağız, birlikte değiştireceğiz.”
Dedi.
Seçim Güvenliği Platformu TTB Temsilcisi Dr. Deniz Erdoğdu; demokrasilerde seçime güvenilmesi gerektiğini fakat Türkiye’de seçim sisteminin işleyişi, YSK atamaları ve kararları, seçim yasalarındaki değişiklikler gibi sebeplerden güvensizliğin had safhaya eriştiğini belirtti. Emek-meslek örgütlerinin, demokratik kitle örgütlerinin, siyasi partilerin ve sivil inisiyatiflerin bir araya gelerek Temmuz 2020’de Seçim Güvenliği Platformu’nu kurduğunu kaydeden Erdoğdu, yürüttükleri bilgilendirme çalışmalarını aktardı. İktidar temsilcilerinin seçimi “sivil darbe girişimi” olarak nitelendirmesine ve seçim güvenliğini zedeleyecek girişimlerde bulunmasına tepki gösteren Erdoğdu, halkı her türlü manipülasyona ve korku ortamına karşı uyararak haklarına sahip çıkmaya çağırdı. TB Genel Sekreteri Dr. Vedat Bulut ve TTB Merkez Konseyi üyesi Dr. Karer Yurtdaş tarafından okunan seçim tutum belgesi şöyle: Toplumsal Sağlığımız için 14 Mayıs’ta “Değişim” Türkiye bir yol ayrımında. Ya gittikçe kararan çıkmaz bir sokakta kalacak ya da demokrasiye dair umutları diri tutacak bir tercih yapacağız. Elbette tek bir kararla her şey değişmeyecek fakat demokraside ısrarın zaferi hiç de az bir değişim olmayacak. Mevcut iktidarın 21 yılda yarattığı tahribat ve hayatın her alanında yaşadığımız krizler öyle derin ki, iktidarın kendi dahi seçim programında bu 21 yıllık uygulamaların aksi bir istikamette hareket edeceğini vurguluyor. Görünürde aksini iddia edenler olsa da gidişatın vahametinin hemen hemen herkes farkında. Yıllar içinde, devlet korumasında “serbest” girişimci, vergiden muaf patronlarla işbirliği içindeki popülist iktidar, kısa süreli bolluk döneminde geleceğe yatırım yapmak yerine, oy kaynağı olarak gördüğü mega projelerle kamu kaynaklarını tüketti. Bugün şehirlerin dışına inşa ettikleri “şehir/şirket” hastaneleri depremlerle enkaz olurken, kalanların sıvası dökülmüş, boş koridorlarında ne doktor randevusu bulunabiliyor, ne eczanelerde ilaç ne de aşı. Yirmi yılın sonunda bize kalan büyük bir yıkım.
AKP’nin mimarı olduğu Sağlıkta Dönüşüm Programı sonrası küçülen sağlık ekibiyle sahadan poliklinik odalarına çekilen, nüfus ve bölge yerine liste tabanlı örgütlenen birinci basamak sağlık hizmetleri önce pandeminin sonra depremin yükü altında tamamen çöktü. Depremin ardından çok sayıda kamu hastanesi kullanılamaz hale geldi. Depremzedelere aylardır su ve barınma imkânı sağlanamadı. Bugünün Türkiye’sinde toplum, devletin gözünde bir “tehlike” olarak görülüyor. Toplumsal kesimlerin hiçbirinin en ufak bir sözüne alan tanınmıyor. Kolluk teşkilatına bu sesleri susturması için sınırsız imkanlar sağlanıyor. Meslek örgütleri, sendikalar, sivil toplum siyasi karar mekanizmalarından tamamen dışlanıyor, tasfiyeleri için fırsat kollanıyor. Tüm bu gidişatı değiştirmek ise bizlerin elinde. Hekimlerin örgütlü gücü olan bizler mesleğimizin ve meslek örgütümüzün tarihsel birikimine güveniyoruz. Nasıl “Emek Bizim, Söz Bizim” sloganıyla meydanlarda, sokaklarda, grevlerde her gün şiddete uğrayan, umudunu yitirmekte olan meslektaşlarımızın sesi olduysak bugün toplumsal sağlığımız için de göreve hazırız. 14 Mayıs seçimleri 20 yıldır emeğimizi tanımayanlara, sözümüzü duymazdan gelenlere, bizi susturmaya çalışanlara karşı “Emek Bizim, Söz Bizim” deme zamanı. Oyumuzu demokrasiden, barış ve özgürlükten yana kullanma zamanı, oyumuza sahip çıkma zamanı!
DEĞİŞİM İÇİN… KARANLIĞA KARŞI; ÖNLÜĞÜMÜZÜN BEYAZINA, ÖZLÜK HAKLARIMIZA, HALKIN SAĞLIK HAKKINA SAHİP ÇIKIYORUZ
Toplum sağlığına yönelik politikaların başarısı sağlık emekçilerinin sağlığı, özlük ve ekonomik haklarının sağlanmasıyla gerçekleşebilir. Güvenli ve sağlıklı çalışma ortamları sağlanmalıdır. Hekimler/sağlık emekçileri güvencesiz çalışmaya mahkûm edilmemeli, güvenceli çalışma esas alınmalıdır. İş güvencesi ile birlikte gelir güvencesi olmalı, her ay ne olacağı belirsiz performans/teşvik ödemelerinin gelirin önemli bir kısmını oluşturması değil, emekliliğe yansıyan tek ücret esas alınmalıdır. Mesleki bağımsızlığı koruyacak, liyakate dayalı görevlendirmeler olmalıdır. Mesleki bağımsızlığı koruyacak, nicelik baskısı yaşanmayan ve niteliği esas alan kamusal sağlık sistemi bir zorunluluktur. Kamusal bir sağlık hizmeti için sağlığa ayrılan bütün kaynakların kamu sağlık hizmetlerinin finansmanında kullanılması gerekmektedir.
Özel hastane patronlarına her ne ad altında olursa olsun kaynak aktarılmasına son verilmesi ve kamusal sağlık sisteminin bütün toplumun ihtiyaçlarına cevap verebilecek düzeye yükseltilmesi hedeflenmelidir. Birinci basamağı parçalayan düzenlemelerden vazgeçilmeli,topluma dayalı ve bölge/nüfus tabanlı, kamuya ait binalarda kamu çalışanlarından oluşan eksiksiz bir ekiple koruyucu sağlık hizmetlerinin yürütülmesini sağlayacak birinci basamak sağlık örgütlenmesi oluşturulmalıdır.
Hekimler için 7,200 ek gösterge, tüm sağlık çalışanları için en az 3,600 ek gösterge ve pandemi süresince çalışılan her yıl için 120 gün yıpranma payı, fiili hizmet süresi zammı verilmelidir. Haftalık çalışma süreleri yeniden düzenlenmeli ve azaltılmalıdır. Kışkırtılmış sağlık talebini yaratan, hastayı tüketici/müşteri sayan politikalara son verilmelidir. Hastalara yeterli süre ayıracak düzenlemelerle, niteliği önceleyen çalışma koşulları sağlanmalıdır. 5 dakikada bir muayene dayatmalarından vaz geçilmeli, mesleki özerkliğe müdahalelere son verilmelidir. Sağlıkta şiddetin önlenmesi için etkili adımlar atılmalı, Türk Tabipleri Birliği tarafından hazırlanan yasa tasarısı değiştirilmeden kabul edilmelidir.
COVID-19 başta olmak üzere meslek kaynaklı hastalıklara karşı bütüncül bir meslek hastalıkları yasası kabul edilmelidir Özel sektörde ciro baskısına, şirket kurdurma zorlamasına son verilmeli güvenceli, sendikalı çalışma koşulları oluşturulmalıdır. İşyeri hekimlerinin eğitimleri, çalışma saatleri, atama ve ücretlendirmeleri konusunda tabip odaları yetkili olmalıdır. Asistan hekimler nitelikli eğitim almalı, sağlık hizmetinin verilmesinde asli unsurlar olarak görülüp, eğitim dışı angarya işlerde çalıştırılmamalıdır.
OHAL KHK’leri ile hukuksuzca ihraç edilen tüm hekimlerin/kamu emekçileri derhal göreve başlatılmalıdır. Tüm emekli hekimlerin mesleki saygınlığına uygun, yaşamlarını ekonomik ve sosyal açıdan rahatlıkla sürdürebileceği şartlar oluşturulmalıdır.